20 seneye yakın çalıştığım pazarlama sektöründe işimin bana en mutluluk veren kısmı bir ürünü hayal etme, sonrasındaki zorlu süreçleri tamamlayıp onu yoktan var etme ve tüm duyulara hitap edecek şekilde en çekici hale getirerek insanlarla buluşturma kısmiydi. Görsel çekimin insanlarda yaratacağı duygulara o kadar odaklıydım ki, yaptığım işlerde hep bu alanda fark yarattığıma inanıyorum. Sonuç olarak da işin bu kısmı ruhuma çokça isledi. Bunun bir yansıması olarak resimlerimin de temel motivasyonunu onların insanlarda yaratacakları duygular oluşturuyor. Ben ne hissediyorsam onu süzmeden akıtıyorum tuvale. Hayatin her geçen gün daha da rengini kaybettiği dönemler içinde yaşarken, ben resimlerim sayesinde kendi hayatımı şahane renklere boyamayı başardım. Ve bu noktada tek amacım insanların duyularına erişip harekete geçirerek onların da ruhunu beslemek, hayatlarına keyif katmak, renk katmak. İstiyorum ki bakmaktan gözlerini alamasınlar! Baktıkça heyecanlansınlar, dokunmak istesinler… Buradan yola çıkarak ana materyalim olan farklı yapıda boyalara ek olarak tuval üzerinde iddialı dokular oluşturan değişik birçok malzeme ile kurgulama yapıyorum.

Özellikle pandemi sürecinde üzerinde fazlaca düşünme, okuma ve sorasında da resimlerimde ilham alma fırsatı bulduğum bir konu oldu insanoğlunun hayattaki denge arayışı. İşin özünde denge, doğanın en temel ilkesi ve insanın tüm hayatı dengeyi aramakla geçiyor. Tam buldum derken yine bir duygu fırtınası ve dengemiz tekrar alt üst… Tüm hayatımız böyle geçiyor. Dengesizlik nasıl ki bu hayatın doğal bir parçasıysa, denge arayışı da doğal bir sonucu. Kendimden biliyorum J Bazen çok tutarlı, hedefe yönelik ve tamamen “dengede” hayatımı devam ettirirken hemen ardından gelen bir karmaşa ve kaos beni sadece dağıtıp savrulmak ihtiyacına itiyor. Çok sonradan anladım ki, burada en ideal oran iki tarafın da eşit oranda hayatımızda var olması aslında. Dengesizliğin kendisi de dengenin bir parçası. Şöyle ki; evrendeki her kural bence insanda da vardır. Evrende olan entropi, insanda da var. Termodinamiğin ikinci yasası olan entropi, belki de insanların yeryüzünde keşfettikleri en büyük kanun… Çoğunlukla kapalı bir sistemin içine çekildiği rastgelelik ve düzensizlik olarak tanımlanır entropi. Yani “Evrende her şey, kendini minimum enerji ve maksimum düzensizliğe çekmek ister.” Canlılar yaşlanır ve ölür, otomobiller paslanır ve evrendeki düzensizlik daima artar. Özetle, benim naçizane tecrübem, bazen direksiyona sıkı sıkı sarılıp gideceği yere tam da haritanın gösterdiği doğrulukta giderek dengede kalmalı insan… Ve fakat bazen de uçlara gitmeyi, dağılmayı, savrulmayı, dengesinin şaşmasını hak görmeli kendisine… Çünkü biri olmadan, diğeri olmuyor.

Resimlerimdeki ENTROPHY serisi, bu kaosu, dağılmayı, kargaşayı temsil ediyor. TOUCH serisi ise tam tersi, renklerden duruşa, dokulardan akışa tamamen dengenin tuvalde vücut bulmuş hali benim için.